Efsane 1:
"Cinsellik özgürlüğü
getirir" düşüncesi
Cinsellik ve sevgi birbirine bağlı
ama iki ayrı olaydır, birbirleriyle karıştırılmamalıdır. Cinsellik sevgisiz de
mümkündür ve sevgi cinsellik olmadan yaşanabilir ki, bu zaten herkesçe biliniyor.
Freud ve Reich'a göre: Tam bir cinsel
doyum ruhsal huzur için önemlidir ve aynı zamanda da gerilim ve sıkıntı gibi olumsuz
duyguların azalmasına yardımcı olur. Her ikisinin de cinselliğin kabullenmesi ve
İkinci Dünya Savaşı sonrası liberalleşmesi açısından katkıları büyüktür. Bu
inkar edilemez, lakin "cinselliği tabulardan tamamıyla kurtarmak kişi ve
toplumu özgürleştirir" düşüncesi bir yanılgıdır. Kişinin cinsel gelişimi,
onun birey olarak kendini özgür ve rahat hissetmesi için ön şarttır, ama bu ruhsal
yaşamın sadece bir bölümünü içerir. Cinselliğin elbette gelişimde ve sağlıklı
uyarıları açığa çıkarması açısından önemi büyüktür, ama insanı tümüyle
kendiliğinden özgürleştirmez.
Cinselliğini geliştirirken aynı anda
ruhunun sevebilme becerisini geliştirmeyen kişi tam bir doyum yaşayamaz; her an bir
burukluk hisseder, ya da bir boşluk. Bunların nedenlerine değineceğiz.
Cinsellik ve sevgi ayrımının
yanı sıra onun beraberliğinin anlamı da doğru bir şekilde görülmemekte bugün.
Cinsellik öyle önem kazanmıştır ki, sonuçta sevgiyle karıştırılır ve
cinsel bir birlikteliğin sevginin ön şartı olması gerektiği düşünülür. Yani
sınırlar birbirine karışmıştır, kişi sevip sevmediğini bilmez.
Cinsellik her zevk veren şey gibi
kullanılmakta ama tam anlamıyla yaşanmamaktadır. Tüketim düşüncesi içsel bir
huzursuzluk ifadesidir, mecburi ve alışkanlık haline gelen davranışları doğurur.
Cinsel tüketim ise özgürlüğü
göstermez ve içsel huzuru sağlamak yerine bedensel ve ruhsal gerilimin azaldığı
bölgelerin dışında, başka bir yönde yeni bir ruhsal gerilim, doyumsuzluk ve
mutsuzluk yaratır.
Devamı için lütfen
çiçeğe
tıklayın
 |