Meral'in Sevgi Sitesi

Giriş | İçerik | Sevgi nedir? | Şiirlerim | Hayatın İçinden | Sizin İçin | Sizin Seçtikleriniz | Resimler | Meral Kim? | Linkler | E-Karts| E-mail

Geri

Efsane 6

İleri

Sevgi, yaşanılan anda gelişir ve bu an ebediyeti içinde barındırır...

  SEVGİ

 

 

Efsane 6

"Büyük aşk ebedidir" düşüncesi

Sevgi, hayatımızın sürekli eşlik ettiği takipçisidir. İşte bu yüzden de insan ondan hayatı boyunca 'kurtulamaz'.

Bir insanın yaşamı, eğer o insan sevme becerisini her gün yeniden geliştiriyorsa, ancak o zaman mutlu olabilir.

Lakin, "büyük aşk" denince   sadece bir kişiye karşı duyulan oldukça yoğun bir sevgi gelir akla; ve bu yoğunluk nedeniyle, ömür boyu süren geçim dalgalarına da maruz kalsa, asla hasar görmez diye düşünülür.Sevgi sonsuzdur...

Yaygın olarak inanılan "büyük aşk" insanın karşılaşacağı kaderimsi bir  olaydır ve büyüklüğü ve şiddetinden ötürü de onun sonsuz olacağı düşüncesi hakimdir. Ama bu ütopik, yani hayali bir düşüncedir, zira her insan hem süresi hem de şiddeti itibariyle kendi sevgisinden sorumludur. Derin bir sevgi (büyük yerine derin demek daha uygun bence) kısa da sürebilir; buna karşın ölmüş bir ilişki ise, evlilik kurumunda ve insanların moral anlayışı nedeniyle hayat boyu da sürebilir. Ancak, 'derin, dürüst ve bizi harekete geçiren bir sevgi bu şiddetini yitirmeden uzun sürebilir mi? yani bir ömür boyu.' Bu düşünce pek çok insanı meşgul etmekte, çünkü sevgi evlilik kanunlarına göre mümkün olduğunca uzun sürmelidir, çünkü evlilik sevgi ve yaşam beraberliğidir. Ayrıca, ömür boyu süren bir evlilikte yaşamak sevgisiz yaşamaktan çok daha iyidir. Sevgi hemen bitseydi, o zaman onu ömür boyu istemişlik amacının aksine olurdu. Ama insan sevginin ömür boyu süreceği düşüncesiyle evlenmektedir. Üstelik bazıları sevginin  evlilik esnasında gelişeceği ve ileri yaşlara kadar süreceğine de inanmaktadır.

Psikolojik açıdan buna ne denebilir?

Psikologların düşünceleri bu konuda yabana atılmamalıdır; yine de evliliğin bir kurum olarak psikolojiden daha eski olduğunu ve burada ruh bilimiyle ilişkisi olmayan ve olması istenmeyen güçlerin etkisi olduğunu da unutmamalıyız.

Sevgi için her insanın kendiliğinden sahip olmadığı aksine çocuklukta ve gençlikte kazanılan ve sonra ya körelen ya da gelişen bir becerinin şart olduğunu unutmayalım. Sevmek, uyanık olarak duyarlı bir şekilde algılama becerisidir. Açık bir kalple ve bütünüyle açık olarak... Açık yüreklilikle insan ruhunun pencerelerini ardına kadar açar, günün, saatin ve anın getirdiklerini içeri alır. Bir insan kalbini,  ruhunu ve kendini içine kapatır ve güvence isterse, sevgi mümkün değildir. Sevgi tamamıyla açıklık ister, duygular uyanık ve ruh hissetmeye hazırsa, ve insan kırılmayı olduğu kadar  günün tüm yeniliklerini kabul etmeyi göze alırsa, o zaman sevgi mümkündür.

Sevgi aniden oluşan, hapsedilemeyen, aksine bir anlık canlı olan bir olgudur.

Bir taraftan sevilen kişi  sıkıca tutulmaya ve hatta ona sahip olunmaya çalışılırken, ki bu sahip olmaya uyarlı bir toplumda başka türlü olmaz, diğer taraftan da psikolojik yönden bakılırsa, sevgiye sahip olunamayacağı bilinir. Aksine, sahip olma isteği ortaya çıkınca, sevgi büyük bir tehlike içine girer. Sahip olmak isteyen insan, sabırla ve özgürce izleyemez. bakışlar kasılmış ve kapalıdır, duyular hürce algılama becerisini yitirir. Bir kişi, eğer gerçekten sevgiden söz ediyorsa, (ama sahip olma arzusu içinde olan bir toplumda ne zaman sadece sevgi ve başka hiç bir şey önemli değil denebilir ki,) sahip olmaya çalışmamalı ve  sevginin süresi için kafa yormamalıdır. Sevgi ve canlılık, bir çiçeğin kokusunu almak gibi bir  anda ortaya çıkar. Ben bu çiçeğe odaklanmışsam, koku zamanla ölecektir, yok bu anın tekrarını düşünmeye hacet kalmadan sadece o anda mutlu oluyorsam, ancak o zaman bu an kendiliğinden tekrarlanacaktır.

Bir insana duyulan sevgi, eğer istekler henüz olgun değilse ve buna karşıdakinin istekleri de eklenirse, tehlikeye düşer. Ama açgözlülük yapmadan, sahip olma arzusu gütmeden, korku dolu ve güvence isteyen bir tutum içerisinde olmadan, duygular açık tutulduğu an sevgi her gün yeniden gelişir. Bu sevgi, sevilen kişiye karşı duyulabileceği gibi, duyulmayabilir de, zira açık olmak demek, eğer gerçekten açık olunmuşsa, günün tazeliklerine  olduğu gibi güvensizliklere ve kırgınlıklara  da açık olmak demektir. Bu yaratıcı tutum, bir önceki günde yaşanılanların tekrarını istemez, aksine o an yaşayacaklarına uyarlıdır. O anda içinde bulunduğu günün güzellik ve çirkinliklerini yaşar. Dünü isteyen insan, o anı derinlemesine yaşayamaz. Sevme becerisi sekteye uğramış, güvenceyle, görevle, sadakatle, elde tutmakla ilgili düşüncelere geçiş yapmıştır. Bu sayılanların hepsi sevgiden çok başka şeylerdir. Sadakati arayan için, sadık olmak sevgiden daha önemlidir ve o kişi de bu durumda sadakatten söz etmelidir sadece, sevgiden değil.

Sevgi, yaşanılan anda gelişir ve bu an ebediyeti içinde barındırır. Ama bu söylediğimizin "aynı kişiye sonsuza dek duyulan sevgiyle" ilişkisi yoktur; bu sevgi anlıktır, bir andan diğer bir ana geçişte ortaya çıkabilir ve her an farklıdır. İşte bu anlık sevgidir sonsuza dek süren. Eğer insanlar her seferinde sürekli yeniden karşılaşırlarsa mümkündür bu. Ama ilişkilerinin sonsuzluğunu düşünce ve istekleriyle sürdürmek isterlerse, sevgilerine zaten öldürücü darbeyi vurmuş olurlar. Peki ama bu neden böyledir?  Nedeni ilerdeki sayfalarda yavaş yavaş  ortaya çıkacaktır.

Devamı için lütfen resme tıklayın

Fond creation: Chante Lune

 

      

Giriş | İçerik | Sevgi nedir? | Şiirlerim | Hayatın İçinden | Sizin İçin | Sizin Seçtikleriniz | Resimler | Meral Kim? | Linkler | E-Karts| E-mail

Designed by S.M.A © meral@meralinsevgisi.com

Meral'in Sevgi Sitesi