Bugün güzel bir email aldım
"birtatlıhuzur"dan. Zevkle okudum ve bunu hiç değiştirmeden olduğu gibi
paylaşmak istiyorum sizlerle:
Şu sıralar çok
ilginç ve sürükleyici bir kitap okuyorum.Adı ne biliyor musunuz? Herhalde en son
tahmin edilebilecek bir şey. Bir ilmihal. "Tasavvuf ve hikmet ışığında
İslâm ilmihali- Mehmet Dikmen." başlayalı bir hafta falan oldu. 600 sayfa
bir şey. şimdiden 300'ü geçtim. Çok güzel okuma parçalarıyla süslenmiş, her
Müslüman'ın bilmesi farz olan ilmihal bilgileri, namaz, abdest, oruç vs. Ama çok
güzel.
Oradan bir okuma parçası aktarıcam inş. Biraz uzun.
İsterseniz maili kaydedin.Vaktiniz olunca okursunuz.Ama kesin okumanızı tavsiye ederim."
ZAMANIN
DEĞERİNİ BİLİYOR MUYUZ? (Sayfa 287)
Almanca dil kursundaydım.Hoca çok disiplinli biriydi. Bilhassa zaman açısından hiç
müsamahası yoktu. Bir hafta boyunca kimin ne kadar geç geldiğini tespit ediyor ve
onları geç geldikleri toplam süre kadar sınıfta tutuyordu. Tabi bu durum, zaten kursa
zor zaman ayırmış iş sahiplerinin hiç de hoşuna gitmiyordu.Bir gün haftalık cezası
18 dakika tutan bir arkadaşımız kızarak şöyle dedi:
-Neredeyse saniyeleri de hesap edeceksiniz. Neyse hatırınız için bir başka zaman on
dakika kalayım sınıfta. şimdi çok acil bir işim var...
Yaşlı Alman gözlerini kırpıştırarak bir süre süzdü bu arkadaşı ve şöyle
konuştu:
-Olmaz. Çünkü siz âcil işlerinize bu kadar önem vermiş olsaydınız şimdi benden
on sekiz dakikalık bu cezayı almazdınız. Zira ders de sizin için günlü saatli âcil
bir işti. bu bakımdan şimdi kalacaksınız ve on sekiz dakikalık bir ders vereceğim
size.
Belli ki, hoca da kızmıştı. Ben de merak ederek kaldım sınıfta.
Sıra aralarında bir kaç tur attıktan sonra şöyle konuştu:
-Arkadaşlar , zamanı iyi kullanmıyorsunuz. Hatta bu konuda benim gösterdiğim
hassasiyete kızıyorsunuz. Ama ben haklı olduğuma inanıyorum. Belki de içinizden
" ne olacak? gavur kafası " diyorsunuzdur.
Masasına gitti.Çantasından basılı bir broşür çıkardı.
-Şuna bakınız lütfen, dedi. Bu bir tren tarifesiydi. Arkadaş göz ucuyla bakıp iade
edecekti ki, " hayır daha iyi tetkik etmenizi istiyorum " dedi. Trenlerin
kalkış ve varış saatlerini tercüme ettirdi. Bunlar hep değişik ve karmaşık
rakamlardı. mesela kalkış saati 18:18'di, 21:35'ti. Varışlar da hep öyleydi. 12:46
gibi, 9:27 gibi...
On sekiz dakika cezalı arkadaşımız bu minval üzere uzayan rakamları görünce Hoca'ya
dedi ki:
-Bakınız işte burada Avrupalı kafanın mantıksızlığı açıkça görünüyor. Ne
demek yani 18 geçeler, 12 geçeler, 36 geçeler... Şuna üç buçuk, dört buçuk
deseniz olmaz mı? Hiç olmazsa , çeyrek geçe deseniz de, hem de akılda kalacak bir
sayı ve saat olsa...
Yaşlı Alman'ın yüzünde belli belirsiz bir tebessüm gezindi. Ve bakışlarından
söyletmek istediği düşünceyi yakalamış olduğu belli oldu.
-Bana bakın , dedi. Kendinize hakaret etmeyin. Çünkü bu tarifenin böyle düzenlenmiş
olması, "Avrupalı kafa"nın mantıksızlığı değil, "Müslüman
kafa"nın tutarlılığıdır. Çünkü biz, zamanı kullanmayı ve değerlendirmeyi
Müslümanlardan öğrenmişizdir. İşte bu tren tarifesi de aynı anlayışın güzel
bir örneğidir.
Bizler hayret ve şaşkınlıkla ona bakarken, Hoca şöyle devam etti:
-Siz
Müslümanların ibadetlerinde yer önemli değildir. Dünyanın her yerinde ibadet
edilebilir. Ama zaman çok önemlidir. Çünkü her ibadetin kendine ait bir vakti
vardır. Hatta bu vakit, ibadetin şartıdır. Yani vakitsiz ibadet, ifâ edilmiş
sayılmaz. İbadetlerin vakitleri de bizim tren tarifesi gibi, hep böyle
18,17,13,10,9 geçelerdir. Üstelik bu saatler de devamlı değişir. Bugün sabah
namazını 7:21'e kadar kılabilirsiniz, ama yarın 7:22'ye kadar kılabilirsiniz.
23 geçe olmaz. Sadece namaz böyle değildir. Oruca başlama ve bitirme
saatleri de böyledir. Üstelik bu ince hesaba dayanan saatler, her gün değişmektedir.
Böylece de
Müslümanlar ,
her gün değişmekte olan zamana karşı uyanık durmakta, zamanın kıymetini
anlamakta ve onu iyi değerlendirmek üzere hazırlanmaktadırlar.
İbadetlerini yapan bir Müslüman , her gün değişen dakikalara ayak uydurmaya ve
dakikaları değerlendirerek yaşamaya mecburdur. Bizim zamana bakışımızın ilham
kaynağı Müslümanlardır...
Yaşlı Alman Hoca "çıkabilirsiniz " dediği zaman, hepimiz tarifi imkansız
bir mahcubiyet içindeydik.
Gön:
Muzaffer Korkmaz
 |